Türkiye Mekke olunca, dünya Medine oldu

Sanatın, kültürel faaliyetlerin inanılmaz bir birleştirici etkisi var. Tıpkı güzel bir manzara karşısında ırkı, dini ve milliyeti ne olursa olsun herkesin aynı duyguları hissedip aynı lezzeti alması gibi, güzel bir şekilde icra edilen sanatsal faaliyetler de tüm izleyicilerde ortak duyguların oluşturup birliktelik ruhu oluşmasına vesile oluyor.

Geçen hafta Danimarka'nın başkenti Kopenhag'daydım. Orada insanlığa Hizmet'e gönül verenlerce açılan uluslararası bir okulun mezuniyet toplantısına katıldım. 256 talebesi olan okulda ülkedeki birçok büyükelçilik çalışanlarının çocukları okuyor. Amerika'dan Çin'e, Arabistan'dan İtalya'ya, Türkiye'den Arnavutluk'a kadar birçok ülke çocuklarının birlikte hazırladığı gösterileri salonu dolduran veliler ve yakınları çılgınca alkışladılar.

Gösteriler güzeldi. Gözlerinden zekâ fışkıran öğrenciler ise çok daha güzeldi. Onların bu güzelliklerinden çok memnun olan veliler ve izleyiciler ise mutluydular. Okulun müdürlüğünü yapan Kopenhag'da Türk girişimcilerce yıllar önce açılan Hay okulundan mezun Necat Asanoviç okullarına ilginin her geçen yıl daha da arttığını belirtirken, kapasiteyi artırmak için hazırladıkları yeni mimari projeyi bizlere gururla gösteriyordu.

Bu Danimarka'da sergilenen küçük çaplı bir "Dil ve Kültür Festivali" idi. Bunun daha görkemlisi 21 Haziran Cumartesi günü Düsseldorf'da hayata geçecek. Türkçe olimpiyatı ilk kez 2003 yılında yapıldığında kimse bu organizasyonun devamlılığına inanmamıştı ve ilk organizasyona sadece 17 ülke ve 62 öğrenci katılmıştı. Aradan 12 yıl geçti. Olimpiyatlar şimdilerde tam bir dünya kültür festivaline dönüştü. 151 ülkeden binlerce öğrencinin katıldığı, neredeyse tüm dünya renklerinin temsil edildiği bir festival.

Bugün Türkiye dışında 151 ülkede 1100′den fazla eğitim kurumunda 20 bin civarında öğretmen ve 500 bin civarında öğrenci bulunuyor. Hepsinde Türkçe eğitimi de yapılan okullardan bugüne kadar 300 bin civarında öğrenci mezun edilmiş.

Yüzyılın en büyük barış projesi olan bu okullarda okuyan ve mezun olan öğrencilerce gerçekleştirilen bu kültürel festivalin yeterince anlaşıldığını söylemek ise mümkün değil. Türkiye'de salonların onbinler tarafından doldurulduğu, siyasilerin en üst düzeyde demeçler verdiği günlerde ünlü işadamı İshak Alaton'un "Türk okullarını henüz kıymeti bilinmemiş, tam anlaşılmamış, önüne set çekilmiş bir enginlik olarak görüyorum" sözü de tam anlaşılmamıştı.

Bu anlaşılmazlık bugünlerde zirveye çıkmış bulunuyor. 2014 yılında kendi vatanında kendine mekân bulamayan Türkçe olimpiyatları, kendisine kucak açan dünyaya adını "Dil ve Kültür Festivali" şeklinde evrenselleştirerek açılmış bulunuyor.

Tarih tekerrür ediyor. Asrı Saadet günlerinde ambargo ve zulümlerle kendileri için yaşanmaz hale gelen Mekke'den kendilerine kucak açan Medine'ye hicret eden kutluların yaşadığının bir benzerini günümüz eğitim gönüllüleri yaşıyor. Yurt dışında da yine tarihi bir tevafuk olarak onlara önce Etiyopya (Habeşistan) kucak açtı. Sonrasında ise Romanya. Bu yılın kapanış finali ise Almanya'nın en güzel salonlarından biri olan Düsseldorf ISS Dom'da olacak.

Her zahmette bir rahmet vardır sözü bir kere daha doğruluğunu ispatlamış bulunuyor. Türkçe olimpiyatları Türkiye'de yüzbinleri aşan statlarca düzenlenmeye başladıktan sonra organize edenlerce ve katılımcılarca da "Niçin bu güzellik bütün dünyaya yayılmıyor?" düşüncesi daha güçlü bir şekilde seslendirilmeye başlanmıştı. Ama bunun nasıl yapılacağı bilinemediği ve bu cesareti gösterecek bir deli ortaya çıkmadığı için düşünce söylem boyutunu aşamamıştı.

Olimpiyatlar bu yıl da Türkiye'de yapılacaktı. Ama 17 Aralık sonrası esmeye başlayan ve neticede "Size su da, salon da yok" noktasına getirilen menfi rüzgâr ister istemez yeni arayışların kapısını açtı. Kader Türkçe ve barış sevdalısı eğitim gönüllülerini resmen denize atmıştı. Yüzmek için artık cesarete değil gayrete ihtiyaç vardı.

Çok fazla gayrete de gerek kalmadı. Başvurulan ülkeler hem salon tahsis etmede hem de gelecek öğrencilerin vize işlemlerinde gerekli bütün kolaylıkları sağladılar. Endişeye mahal yoktu. "Bir kapıyı kapayan, bir başkalarını ardına kadar açmıştı." Gerisi "Yürü ya kulum" denilenlerin samimiyetle yürümesine kalmıştı.

Hem dil, hem kalp hem de gönüllerde bereketlenmesi dileğiyle...

Kaynak: http://zaman-online.de/t%C3%BCrkiye-mekke-olunca-d%C3%BCnya-medine-oldu-161888

Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2024 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.